Korkmamayı Öğrenmek
Nelerden korkarsınız? Yılan veya örümcekler kalbinizin daha süratli çarpmasına neden olur mu? Ya da topluluk önünde bir konuşma yapmanız gerekse, avuç içleriniz nemlenmeye başlar mı? Tüm bu durumlar, birçok insan için adrenalinin yol açtığı gerilim reaksiyonsini harekete geçirir. İlginç olan şu ki bu korku davranımları, panik ataklarda da görülebileceği gibi görünürde bir tehlike veya herhangi bir neden olmasa bile tetiklenebiliyor.
_
Psikolog ve nörologlar, bu korku davranımıyla nasıl başa çıkılabileceği konusu ile ilgili araştırmalarına devam ediyorlar. Korkulardan kurtulmak, korku veren anıları hafızaten silmek gibi kolay bir prosedür değil. Bunun yerine fobik kişi, bu korkuyu tetikleyen anı veya uyarıcıya sürekli olarak maruz kalarak korku reaksiyonsini bastırmayı öğrenmeli. Boston Üniversitesi'nin Kaygı Bozuklukları Merkezi Yöneticisi David Barlow, bazı fobiler için böylesi bir maruz bırakma tedavisinin %90 oranında etkin olduğunu söylüyor.
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir biçimde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar.
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir biçimde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar. Yaklaşık bir yüzyıl önce Rus fizyolog Ivan Pavlov'un klasik koşullanma deneyi, hayvanların belli uyarıcılara belli fizyolojik cevaplar vermeye koşullanabileceğini, böylece bu fizyolojik cevapların öğretilebileceğini kanıtlamıştı. Bu çalışmadan yola çıkan Amerikalı psikolog Watson ise, "Küçük Albert ve Beyaz Sıçan" adıyla anılan ünlü deneyini tasarlamıştı. Deneyde, 11 aylık uysal bebek Albert'e ne zaman beyaz bir sıçan gösterilse, onu son derece korkutup ağlamasına yol açan bir metal sesi de birlikteinde eşlik etmişti. Bir süre sonra beyaz sıçana da ağlama reaksiyonsi veren Albert, bu reaksiyonsini birçok beyaz ve tüylü nesneye genelleyerek tavşandan, köpekten, hatta ve hatta sakalları bundan dolayı Noel Baba'dan bile korkmaya başlamıştı. Albert'in bu davranımı birçok psikologca "koşullanılmış korku davranımı" olarak adlandırıldı.
_
_
Tahmin edersiniz bugün, psikologlar etik unsurlardan dolayı ufak Albert gibi bebekleri kullanmayı tercih etmiyorlar. Konu üzerinde yapılan deneyler kemirgenlerle yürütülüyor. Bulgular şu şekilde olmuş: Organizma, korku verici uyarıcıyla (metal sesi) özdeşleştirilen nesne veya özellik (beyaz ve tüylü olma durumu)' e bu korku verici uyaran olmadan derli toplu olarak maruz bırakıldığında fobik reaksiyon sönmeye uğruyor, yalnız yeni bir çevrede, veya gerilimli şartlarda yeniden geri geliyor. California Üniversitesi'nden Mark Barad bu durumu şu şekilde açıklıyor: "Sönme, baskılayıcı bir öğrenme paradigmasıdır; deneyimlenen ilk korkunun silinmesi değil."
_
_
Barad'ın üzerinde durduğu bir diğer önemli noktaysa, öğrenmenin zaman Aralıklarına dağıtılarak gerçekleştirilmesi gerektiği. Bu gerçeklik, öğrencilerin sınav öncesi gece yaptığı yoğun bilgi yüklemesinin neden işe yaramadığını destek veriyor. Ancak Barad ve ekibi, yaptıkları bir çalışmada sürpriz sonuçlar almışlar. Deney, korku verici uyaranla (Küçük Albert örnek olarakdeki metal sesi), başta nötr olan uyaran (örnekteki beyaz ve tüylü nesneler) arasındaki ilişkiyi sönmeye uğratarak tedaviyi mümkün kılma konusu ile ilgili yapılmış. Fobik hastalar, korktukları uyaran verilmeden, başta nötr durdukları ve bu uyaranla birlikte korkmaya koşullandıkları nesneye derli toplu olarak kısa ancak yoğun seanslarla maruz bırakılmışlar. Bu yolla tedavinin daha etkili olduğu görülmüş. Oysa ekip çalışmanın başında, öğrenmenin zamana yayılması gerektiğini düşünmüş. Aradaki dairin sönmeye uğratılması aşamasında, maruz bırakma seanslarının zamana yayılıp uzun süreç içinde tamamlanmasının daha etkili olacağı sonucuna varmış. Ekip, klinik uygulamanın fobik hastalar üzerinde yapılan maruz bırakma tedavisi seanslarının birkaç saat içinde, yoğun şekilde kısa seanslarla yenidenlanması olduğunu açıklamış.
_
_
Barad ve ekibinin bulgusunun neden muazzam olduğu konusu ile ilgili bir beyin fırtınası yaparsak, şu şekilde bir açıklama mümkündür: Ekip, koşullanma yoluyla öğrenmeden bahsetmekte. Haliyle, ilkel bir öğrenme mekanizması söz konusu. Oysa sınava çalışırken, bilişsel düzenlemeler, yorumlar gerektiren üst seviye bir öğrenmeden bahsediyoruz. İşte ikisi arasındaki etkili teknik farklılığı da, bu kritik ayrımdan kaynaklanıyor olabilir.
_
_
Kaynak: Travis, J. (2004). Fear Not. Science News, 165.
Haberin Alındığı Kaynaklar:
0 yorum:
Yorum Gönder